Ruh Adam…
Adı nasıl da içine çekiyor hemen.. Merak uyandırıyor, ve daha okumadan hüzünlendiriyor…
Kitabın birçok sahnesinde, kendimi fantastik bir filmin tam ortasında, yani tıpkı kurbanını en ön sıradan seyreden Jigsaw gibi (Testere filmi) olayın içinde, olayı capcanlı izlerken buldum. O kadar kaptırdığım anlar oldu ki Pusat’la hiddetlendim, Pusat’tan önce panikledim, Pusat’ın yerine savundum kendisini mahşer yerinde!
Pusat…Subay Selim Pusat!
Padişahların yaşadığı döneme olan aşkını dillendirdiği için hapis yatan, ordudan sürülen, vatan haini ilan edilen Selim Pusat! “Savaş”ın ancak Mete’nin ordusunda sanata dönüştüğünü ileri süren bakışıyla bana bugünün savaşlarındaki adaletsizliği, soğukluğu, sanallığı sorgulatan subay…
Pusat’a kızdım, hak verdim, acıdım, üzüldüm, sonra da ona acıdığım için kendime üzüldüm.. Hak veriyordum sonuçta ona.. Tarihte düşündüğü için idam edilen ilk insan olan Sokrates’in durumu, bana bir düşüncenin insanlara nasıl da korku salabildiğini göstermişti çünkü zamanında… İnsanlar Pusat’ın da düşüncesinden korktukları için onu neredeyse var oluş sebebi olan askerlikten men etmişlerdi… Askerliğini elinden alarak ruhunu ölüme terk etmişlerdi…
O da Sokrates gibi yaptı: eğilip bükülmedi, ağız eğmedi, özür dilemedi, inandığı şeylere ihanet etmedi… İşte belki de bu yüzden, insan Pusat’ı okurken karşısında tam olarak Atsız’ı görmüyor değil.. O’nun gibi inanmış birinin yerinde olmayı dilerdim elbette, ama yine de ona acımaktan kendimi alamadım.. Anneannem dua ederken “Allahım aklımıza mukayyet ol” derdi.. “Delirmek insanın başına gelecek en zor şey” derdi; aklın yerinde olduktan sonra Rabbini bulur, derdinden kurtulurmuşsun… Pusat akıllı mıydı, hala bilmiyorum.. Ama eğer biraz daha yaşasaydı, kesinlikle delirirdi…
Ayşe öğretmen’e de üzüldüm, Atsız’ın üzülmemi istediği kadar..Ama öyle güçlü bir Ayşe bölüp çıkarmış ki Atsız kendinden; ne kadar yara almış gösterdiyse de, her külün içinden pırıl pırıl doğan bir zümrü’düankaydı sanki… Ayşe öğretmen; Türk-İslam kültüründeki “sabırlı, iffetli, güçlü, inançlı” kadının sembolü… Roman boyunca, toplumun sabır testinden alnı ak başı dik geçen özverili bir öğretmen, müşfik bir anne, anlayışlı bir eş.. Sırf Pusat biraz olsun insanlarla iletişim kurabilsin diye onun bir başkasına aşık olmasını dahi dileyecek kadar eşini seven bir kadın hem de.. Garip geldi değil mi? Anlaması zor yani… Ama ben çok saygı duyuyorum… İnsan sevince nelerden vazgeçebiliyor…Hatta Leman Sam’ın Gül Güzeli şarkısındaki gibi; “Senin için senden geçerim..” diyebiliyor..
Ve Güntülü… Pusat’ın aklını başından alan yeşil gözlü peri…O’nun hala iyi mi yoksa kötü biri mi olduğunu anlamıyorum ve ona karşı ne hissettiğimi ayırt edemiyorum.. Hayatına Güntülü girdiği andan itibaren, farkında olsa da olmasa da, istese de istemese de yalnız O’nun için yaşadı.. O’nu sevdi…O’nu istedi Pusat.. Olmaz bir aşkın ateşiyle yataklara düştü, kimseye diyemediği derdiyle eriyip tükendi.. Attığı hiçbir adımın farkında olamadan yaşadı Pusat. Güntülü sanki karanlıklar içinde puslu bir rüyaydı, ve Pusat ona asla doyamadı…
Şairdi Pusat’ın incinmiş ruhu; ruhunun en ince telini “Geri Gelen Mektup”la Güntülü’ye sundu…
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden…
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma ‘Kaabil’
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik…
***
Atsız Ata’ya minnet ve hayır dualarıyla…
Eyvallah…
Mehmet KILINÇ
Ruh Adam’ı bundan tam 12 yıl önce okumuştum. Daha doğrusu Atsız’ın kitaplarını ilk defa o tarihlerde okumaya başlamıştım. Ve kendime “Neden bu kadar geç kaldım?” diye hayıflanmıştım. Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Deli Kurt… Ve arkasından Ruh Adam… Kesinlikle ilk üç kitaptan çok farklı bir roman. Okuduğunuzda ruh dünyanız değişiyor… Değişik bir tat var Ruh Adam’da; tarifleyemediğiniz, adlandıramadığınız…
Atsız’ı okumaya benim kadar geç kalmamanız dileğiyle…
Ve tabi ki şiir.. İnanılmaz güzel. Benim diyen aşk (!) şairlerinin yazamayacağı kadar hem de…
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Sayın hocam, kaleminize sağlık. Tebrikler…
Saygılarımla…
Mine Mutlupoyraz Ataş
Hocam, açıkçası Atsız’ın hem şiirleri, hem romanları o kadar güzel ki ben de geç kaldığımı düşünmedim değil 🙁 Yine de zararın neresinden dönersek kardır diyorum:) teşekkürler yorumunuz için..
Fatma Nur Kurtgöz
Çok güzel yazmışsınız mine hocam 🙂 bende yazın okumuştum bu kitabı, çok beğenerek ve farklılığını bilerek, yazınızı ayrı Ayten çok beğendim 🙂 güntülüye karşı duygularımızında aynı olduğunu fark ettim 🙂
Mine Mutlupoyraz Ataş
Ruh Adam’ı okudum beğenmedim diyen duymadım henüz, ne güzel değil mi? 🙂 Teşekkür ederim yorum için! 🙂
Nilgün
Ruh Adam kitabının incelemesi ve sözde uyandırdığı duygular ancak bu kadar güzel yazılır.Okurken tam da aklimdan geçen ama benim yazıya akarmayi beceremedigim cumleleri yazmissiniz pek guzel. Ayse ‘nin Pusat ‘a olan davranisinda ” senin icin senden gecerim” cümlesini nasıl yakalamissiniz bayildim çok begendim.
Nihat Atsiz dan Ilk Makaleler okumaya başlamıştım yarın bıraktım.Ruh Adam keyifle bitti.Pek çok tavsiye üzerine devamı gelecek insallah
Mine Mutlupoyraz Ataş
Nilgün Hanım, instagram paylaşımlarınızı keyifle takip ediyorum ve tavsiyelerinizi de mutlaka dikkate alacağım 🙂 Değeerli yorumunuz için sonsuz teşekkürler! Sevgi ve muhabbetle..