Merhabalar!
Bu bölümde sizlerle, özellikle giyim ve bakım konularında marka tecrübelerimi, memnuniyetimi ve memnuniyetsizliklerimi paylaşıyor olacağım.
Bu yazımda, 3 aydır düzenli olarak kullandığım L’Occitane yüz bakım ürünlerini sizlerle paylaşmadan önce sizlerle marka ve tarihçesi hakkında kısaca aldığım notları paylaşmak istiyorum.
Marka Adı: L’Occitane En Provence
Anayurdu: Fransa
Kuruluşu: Olivier Baussan her ne kadar çalışmalarına 1976’da başlamışsa da ilk L’Occitane fabrikası ve mağazası 1981 yılında açılmış.
Ürünlerin tamamı organik sertifikalı doğal ürünler.
Ürünlerin hiçbirinde paraben veya parfüm bulunmuyor.
Firma, duyumsal bir marka olduklarını belirtmiş ve ürünlerinin üzerinde Braille alfabesi kullanan ilk firmalardanmış. Bu duyarlılıklarını körlükle mücadele eden uluslar arası bir sivil toplum kuruluşu olan ORBIT ile ortaklık kurarak da ortaya koymuşlar. Açıkçası bu hassasiyet benim çok hoşuma gitti.
Hem müşteriye hem çevreye katkı sağlayan ekolojik ambalajlı ürünleri, mis gibi kokan doğal bitki özlerinden elde edilen ürünleriyle L’Occitane En Provence, bugün dünya üzerinde 2.000den fazla mağazasıyla bizlere hizmet veriyor.(*)
Gelelim benim ürünlerime 🙂
Cilt bakımının ilk ve en önemli adımı bilindiği gibi “temizleme-tonikleme-nemlendirme” üçlüsüdür. Bu üç safhadan geçince temel anlamda artık “temiz” bir cilde sahibiz diyebiliriz. Böyle bir cilt; hem serbest radikallerle savaşacağımız yoğun bir güne karşı kalkan, hem de cildimizin dinleneceği ve kendini yenileyeceği uzun bir geceye sağlam bir zemindir.
Kullanılacak bütün serumlar,cilt tonu düzeltici kremler, göz altı kremleri, yaşlanma karşıtı kremler..vs hepsi “temizleme ve tonikleme”den sonra başlayan bakımlardır.
Hal böyle olunca sizlerle ilk paylaşacağım ürün “”Ölmez otu Aydınlatıcı Köpük Temizleyici” oluyor:)
Bu temizleyicinin özünü oluşturan “Ölmez otu”nun, Akdeniz geleneğinde morarmaları önleyici, anti-enflamatuvar (arnikadan -dağtütünü, öküzotu- daha etkili) ve şifa verici olarak bilinen tıbbi özellikleri bulunmakta. (**)
“Altın otu” adıyla da bilinen Ölmez otu’nun anti-aging, aydınlatıcı ve cilt kalitesini artırıcı etkisi de bilimsel olarak kanıtlanmış.
Temizleme: 1. adım
Kullanımı: Elimize fındık büyüklüğünde sıktığımız krem temizleyiciyi, suyla nemlendirdiğimiz cilde dairesel hareketlerle uyguluyoruz. Ürünün inci beyazı tonundaki pırıltılı rengi ve mis gibi “ölmez otu” kokusu bizi hemen içine çekiveriyor 🙂 Bol suyla duruladığımız yüzümüzü narince kuruladıktan sonra karşımızda makyaj, toz ve kirlerinden arınmış pırıl pırıl bir cilt duruyor!
Şimdi sıra 2. adımda: Tonikleme
Bu toniğin Ölmez otu ve yeşil çay özlü oluşu sebebiyle yaşlanmayı geciktirici ve cildi sıkılaştırma etkisi olduğunu öğrenmiştim alırken. Piyasada “sıkılaştırıcı” kelimesi o kadar klişeleşmiş ve tabiri caizse o kadar “ayağa düşmüş” durumda ki; en uyduruk, malzemesi ucuz, içeriği kimyasal yüklü bakım ürünlerinin de ağzında hep o var! Oysa bu ürünlerin pek azında gerçek sıkılaşma etkisini –hem de daha birkaç kullanım sonrasında- çok net bir şekilde hissedebiliyoruz.
20li yaşlarımın başından bu yana onlarca farklı temizleyici-tonik ikilisi kullandım. Bütün içtenliğimle söyleyebilirim ki, hiç birinde cildimi doğal haliyle güzel bulmamıştım. Zaten bizi sürekli ürün değiştirmeye ve denemeye iten de bu memnuniyetsizlik değil mi?
L’occitane’ın bu canlandırıcı toniğiyle hem yüzümün gözenek konusunda problemli T bölgesinde ciddi bir sıkılaşma ve yağlanmada azalma, hem de tüm yüzümde daha sıkı bir görünüm elde ettiğimi fark ettim.
Peki nasıl kullanıyoruz toniğimizi?
Kullanımı: 1. adımımız olan temizleme işleminden sonra, bir parça pamuğa bir miktar tonik döküp yumuşak dokunuşlarla yüzümüzü siliyoruz. Göz altına sürmemeye dikkat! 😉
Ve geldik son adıma 🙂
Nemlendirme: 3. adım
Nemlendirme, temel “yüz bakımı” nın en önemli unsurlarından. Bu basamak, eminim çoğumuzun sorun yaşadığı ürünlerin anılarıyla doludur :/ Cilt tipine ve kullanım amacına uygunluğu bir nemlendiricide ilk dikkat edilen noktalar. Peki ya nemlendiricinin içeriği?
Beslenmelerimizde nasıl bile bile kimyasal içerikli cipslerden, zararlı yağlar ihtiva eden hazır gıdalardan kullanmıyorsak, cilt bakımımızda da aynı tutuculuğu göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Sonuçta bizi ilk temsil eden parçamız “yüzümüz”.
Tamamen doğal olan bakım ürünleri kullanımının çevremizde yaygın olmamasının ilk sebebinin, doğal ürün kullanmanın ne kadar önemli olduğunun farkında olmamamızdan kaynaklandığı kanaatindeyim. Oysa, cildimizin nelerle savaş halinde olduğuna değindiğimde eminim doğal bakım ürünlerinin önemi konusunda biraz olsun fikrimiz değişecektir.
Cilt bakımıyla ilgili her araştırmada karşımıza çıkan ve siyasi bir oluşum etkisi yaratan adıyla J “serbest radikaller”den bahsedelim, bakalım kimmiş bu radikaller?
Serbest radikaller, genellikle bir elektronunu kaybetmiş bir oksijen atomu içeren moleküllerdir. Bu durum onları kararsız (reaktif) bir hale getirir. Komşu moleküllerin elektronlarına hırslı bir şekilde göz dikmeye başlarlar. Elektron çalmak suretiyle bedende faaliyet gösteren teröristler haline gelebilirler. DNA’ya hücum edebilirler ve fonksiyon bozukluğu, mutasyon ve kansere yol açarlar. Enzimlere ve proteinlere saldırarak normal hücresel faaliyetleri bozabilirler. Kan damarlarımızı döşeyen hücrelerin zarlarında meydana gelen bu tür bir tahribat, atardamarların sertleşmesine, kalınlaşmasına ve nihayet kalp krizi ve felçlere yol açabilir. Serbest radikallerin kolejendeki proteine saldırması, protein molekülleri arasında çapraz bağlar oluşmasına ve dokularda sertliklere neden olur.
(antioksidan.info adresinden alıntılanmıştır.)
Gördüğümüz üzere bu serbest radikaller tam bir “vücut teröristi”!! Ve bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır ki doğal ürünlerin bu radikallerle savaşmadaki gücü tartışılamaz!
İkinci sebep ise bence kesinlikle “maddi” 🙁
Bu, herkesin maddi olanakları birbirinden farklı olabildiği için maalesef yoruma açık bir konu değil. Sadece benim nacizhane tavsiyem şu olabilir: ne yapanı, ne satanı ne de içeriği belli olan, bir sürü “ucuz görünen” kimyasal ürüne para verip, sonradan yıpranan cildimizi düzeltmeye finans ayırmaktansa, en başından -evet biraz daha pahalı ama- kaliteli ürünlerle yola çıkmak ve sonuçtan kesinlikle “memnun kalmak” 🙂 Ve inanın ki ürünler sandığımız kadar kısa sürede bitmiyor 😉
Kullanımı: Nemlendiricinin uygulaması gayet basit 🙂 Temizlenip toniklenmiş yüzümüze bir miktar nemlendiriciyi nazikçe masaj yaparak uyguluyoruz ve cildimiz güne/geceye hazır! 🙂
Açıkçası benim en sevdiğim basamak burası: cilde nemlendiriciyle masaj yaparak hem kan dolaşımını harekete geçiriyor, hem yüzümü dinlendiriyorum. T bölgesinde sıkıntılı bir cildim olmasına rağmen, hiçbir şekilde yağlanma hissi de yaşamıyorum!:)
Üç temizleme ürününden de memnun kaldıktan sonra kendimi bu hafta Adana L’Occitane mağazasında buldum. Yeni ürünleri denemeye başladım bile! Yüz ve vücut bakım ürünlerimin yorumlarını kısa süre sonra buradan sizlerle paylaşacağım!
Bedenimize iyi bakalım ki o da bize iyi baksın,değil mi? 😉
Şimdilik eyvallah…:)
(*), (**) L’occitane.com.tr adresinden alıntılanmıştır.
Bir cevap yazın