Merhaba!
O kadar güzel bir mekandı ki, yazmasaydım çatlardım 🙂
Tüm dünyanın göz bebeği İstanbul’un pek de göz bebeği olamamış eski Balat’ının çatısı kırık evleri
arasında beni gezdirirken kardeşim bir anda durdu ve “işte geldik!” dedi…
Hemen adını aradı gözlerim, Hobbit’i görünce kalp ritmim tavan yaptı.. Bilen bilir, Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit serisi daima favorimdir.. Adını neden Hobbit koyduklarını düşünmedim değil. Sonra öğrendim ki bu adı vermelerinin hepsi birbirinden şirin bir çok sebebi varmış: 3 katın toplam alanı 27 m2, yani bir Hobbit evi kadar küçük; Hobbitler paylaşmayı severler (O konuya birazdan geleceğim ;), ve Hobbitler kaliteli yemeklere bayılırlar 😉
Bir tek soru dahi sormadan nefesimi tuttum ve içeri daldım.. Önce bir süre ağzım açık şekilde bir metrekare bir alanda 360 derece dönüp durdum.. Nerede, nasıl bir oyunun içindeyim diye düşündürecek kadar fantastik bir dünyaydı sanki karşımdaki.. Ya da Hobbit adını duyar duymaz istemsiz bir şekilde alem değiştirmiş de olabilirim 🙂 Kendime geldiğimde merdivenleri fark ettim ve ışıl ışıl gözlerle beni süzen kardeşime kocaman bir gülücük atıp merdivenleri adımlamaya başladım.
Garip garip, birbiriyle pek de alakası olmayan o kadar çok şey vardı ki ahşap merdivenlerin kenarlarında.. Makaralar, kuklalar, saklama kutuları, film arşivleri, eski fotoğraflar, sandıklar, oyuncaklar, ansiklopediler, fularlar ve tabelalar, askılıklar, çiçekler, biblolar ve maskeler…
***
Birinci kata ulaştığımda, mutfağa benzer bir yerdeydim. Küçücük bir alanda minik yeşil bir buzdolabı, duvarlarda boydan boya ahşap raflar, üzerilerinde de bir sürü eski bardak, tabak , çanak yanında yine o eski süslü saklama kutularından vardı. Başımı sağa çevirdiğimde ise…işte şu odayla göz göze geldim…
Her bir ayrıntı görülmeye değerdi.. Hem her bir parçası toplama olup da hem böyle bir kompozisyonla sunulmuş bir yer daha görmedim.. . Neyse ki çok uzun süren şaşkınlığımı “Yukarı gelin!” sesi böldü. Kardeşime ne olduğunu sorduğumda kahvaltı yapacağımızı söyledi. Burada mı yani? Aman Allah’ım… :))
Yukarıda 10 kişilik kocaman ahşap bir masada kahvaltı yapan 2 çift vardı. Ahmet bey (mekanın sorumlusu) bize masanın diğer ucunu gösterdi, oturduk .. Pencereden gördüğüm manzarayı fotoğrafladım… Sonra gözüme duvardaki bir karton parçasına el yazısıyla yazılmış şu yazı takıldığında gülümsedim ve keyfim daha da yerine geldi 🙂
Dünyanın en iyisi olmaya aday sebzeli omletin üstüne, halis muğlis ( kendimi dedem gibi hissettim bu kelimeyle 😀 ) bal-kaymakla demlendikten sonra artık bu fantastik cennetin var oluş amacını öğrenmem gerekiyordu.
“Sizin için çöp olan, başkasının hayatında hazineye dönüşebilir” sloganı her şeyi özetliyor aslında. Çok söze gerek yok.. Çünkü bu insanlar az konuşmuş ama çok iş yapmışlar. “Paylaş-kurtul” adındaki bu proje daha önce “Sat-kurtul” adındaki bir sosyal sorumluluk projesinden doğmuş. Bu kendi küçük kalbi kocaman mekana Türkiye’nin dört bir yanından her gün kolilerce yardım yağıyor ve bu insanlar her ay ortalama 10bin kişiye yardım eli uzatıyorlar. Dağıtımları da yine gönüllü insanlar üstleniyor…Haftada 1500 kişiye içirdikleri su da cabası..
İhtiyacı olan, neye ihtiyacı varsa gelip bedava alıyor. Durumu olanlar ise bu 2. el eşyalardan istediklerini satın alabiliyor.
Tarihçeyi dinlerken bir ara masa üzerindeki mektuplar dikkatimizi çekmişti ki, hepsinin cezaevlerinden geldiğini öğrendik. Mahkumlar ihtiyaçlarını yazmışlar. Hobbit House da gücü yettiğince esirgememiş sağ olsun…
Askıda yemek de içecek de bulunan bu mekan, bu proje, gönlümüzü bir çırpıda fethetti. Ve öyle güzel bir tesadüf yaşadık ki.. Biz bunları konuşurken bir kaç koli kargo geldi. Hem de Adana’dan:)) Bir yardımsever hanımefendi koliler dolusu çocuk kitapları, etkinlik dergileri, oyuncak ve biblolar göndermiş. Tibet için kitap ve dergilerden satın almayı ihmal etmedim elbette 🙂
Projenin sahipleri ressam Murat Asil CAN ve sinema ve televizyon mezunu eşi Sinem CAN. Ahmet Bey ise, şu anda bu projenin sorumlusu ve mekanın restoran bölümünün şefi. Kısacası mekanın her şeyi 🙂
Sahiplerine bu eşsiz proje için tebriklerimi sunuyor, Ahmet Beye güler yüzü, misafirperverliği ve bu projenin bir parçası olduğu için teşekkür ediyorum.
Elbette en büyük teşekkür beni bu paylaşmayı seven Hobbit’le tanıştıran kız kardeşim, göz bebeğim Tuğba’yadır. İyi ki varsın 😉
***
NOT: Kocaman ve çok ağır olan kitap kolimi sadece 16 liraya taşıdı PTT kargo 😉 Ben başladım bile koli hazırlamaya. Üşenmeyin, paylaşın-kurtulun. Siz hafiflerken, başkalarını da mutlu etmenin mutluluğunu yaşayacaksınız, bundan güzeli var mı? 🙂
HOBBIT HOUSE BALAT BREAKFAST
Adres: Yıldırım Cad. No:119 Balat/Fatih -İstanbul
Tel: 05445444342- Murat Asil CAN
NOT-2: Mekanın kahvaltı salonuna (özellikle kalabalık gelecekseniz) )kahvaltı ya da özel gün kutlamalarınız için rezervasyon yaptırabilirsiniz 😉
Hadi eyvallah 😉
MERYEM
Orası belkide normal bir yer iken sizin anlatımınızla büyülü bir hal almış. Öyle bir anlatıyorsunuz ki okurken kalp atışlarınızı bile hissettirebiyorsunuz. Tek kelimeyle mükemmel!…
Mine Mutlupoyraz Ataş
Meryem Hocam, kıymetli görüşlerinizi sunduğunuz için minnettarım. Sevgilerimle..
Meliha Atıcı
Can’ım sayende bir çok yere gidip görmüş kadar oldum bir çok şey öğrendim. Kendimi çok akıcı bir roman okur gibi hissettim çok keyifli bir paylaşım olmuş verdiği mesajlar cabası!ellerine yüreğine sağlık 😘😘😘
Mine Mutlupoyraz Ataş
en büyük destekçim, dostum..teşekkürler! 🙂
funda
Dışarıdan görsem hayatta adımımı atmayacagim bir mekani ne güzel anlatırmissiniz..
Saniye
Ne güzel mekanlar, ne güzel insanlar var. Diline sağlık hocam.
Mine Mutlupoyraz Ataş
Sagolun Saniye hocam 🙂 Gercekten, ne kadar iyi insanlar var.. Onları görünce insanın kendini sorgulamaması imkansızlaşıyor..